“Her nefeste, dünya ve dünyada bulunan her şey yenilenir. Adeta her an ölür ve dirilir. Fakat biz, onu hiç değişiklik olmadan, durur görürüz de bu yenilenmeden haberimiz olmaz. Ömür, ırmak gibi yeniden yeniye gelir gelir akar gider, yenisi gelir. Fakat biz, bu akışı kesintisiz görürüz.”
(Mesnevi Tercümesi-Hazreti Mevlânâ)
“Onların duaları, döktükleri gözyaşları boş mudur? Sevgi, kutsal, vefalı sonsuz bir sevgi, her şeyi yenemez mi? Hayır, mezarın içinde saklı olan yürek ne kadar ihtiraslı, ne kadar günahkâr, ne kadar fırtınalı olursa olsun, o mezarın üzerinde yetişen çiçekler bizlere o saf gözleriyle sakin sakin bakarlar. Onların bize anlattıkları yalnız sonsuz bir huzur değildir, yalnız her şeye “ilgisiz” kalan tabiatın derin sakinliğini anlatmazlar; onlar aynı zamanda bize yüreklerin kavuştuğu o sonsuz barışı, o ölümsüz hayatı da anlatırlar!”
(Babalar ve Oğullar-Ivan Sergeyeviç Turgenyev)
“Bizim tanık olduğumuz şey, ticaretin maddi kurallarının ötesinde, reklamlar, medya ve görüntüler aracılığıyla her şeyin bir gösterge sanayisine dönüşmüş olmasıdır. En marjinal, en sıradan veya en müstehcen şey bile estetikleşiyor, kültürelleşiyor, müzelik bir hal alıyor. Her şey söyleniyor, her şey ifade ediliyor, her şey bir gösterge gücüne ya da tavrına bürünüyor. Sistem, ticaretin artık değerinden çok göstergenin estetik artık-değerine göre işliyor.”
(Kötülüğün Şeffaflığı-Jean Baudrillard)
“Platon aşık insanın, aşk nesnesi söz konusu olduğunda kör olduğunu söyler. O halde eğer herkes en çok kendisini seviyorsa, insan kendisi söz konusu olduğunda kördür.”
(Doğruyu Söylemek-Michael Foucault)
“Bir kahvede çevremizdeki müşterileri gösteren biri haklı olarak şöyle demişti bana: ‘Bak, ne kadar iç karartıcılar! Bugünlerde görüntüler insanlardan daha canlı.’ Dünyamızın belirtilerinden biri de sanırım bu tersine dönmedir: Genelleştirilmiş bir görüntü repertuarına göre yaşıyoruz biz.”
(Camera Lucida-Roland Barthes)
“Öğrendiğimize göre, eşyaya renk veren ışınlar, eşyanın emdikleri değil de almayıp yansıttıkları ışınlarmış. Bunun gibi insanlar da olumsuzlukları ve düşmanlıklarıyla seçilirler, iyi niyetlerinin üstündeyse pek durulmaz.” (Çılgın Kalabalıktan Uzak-Thomas Hardy)
“İnsanın trajedisi, bilgidir. Bir şeyin bilincine vardığım her sefer, onun duygusunun zayıfladığını daima fark etmişimdir. Bir kitaba verilmiş en güzel ad, bence “Bilinçli Olma Bedhbahtlığı”dır. Bunu yazan bir Alman, kitap iyi değil; ama adı, benim hayatımı özetleyen formül. Bütün yaşamım boyunca aşırı bilinçli olduğumu zannediyorum ve hayatımın trajedisini oluşturan da bu.”
(Ezeli Mağlup-E.M. Cioran)
“Etrafını bu kadar iyi tanıyan, karşısındakinin ta içini bu kadar keskin ve açık gören bir insanın heyecanlanmasına ve herhangi bir kimseye kızmasına imkan var mıydı? Böyle bir adam, önünde bütün küçüklüğü ile çırpınan birine karşı taş gibi durmaktan başka ne yapabilirdi? Bütün teessürlerimiz, inkisarlarımız, hiddetlerimiz, karşımıza çıkan hadiselerin anlaşılmadık, beklenmedik taraflarınadır. Her şeye hazır bulunan ve kimden gelebileceğini bilen bir insanı sarsmak mümkün müdür?”
“Her nefeste, dünya ve dünyada bulunan her şey yenilenir. Adeta her an ölür ve dirilir. Fakat biz, onu hiç değişiklik olmadan, durur görürüz de bu yenilenmeden haberimiz olmaz. Ömür, ırmak gibi yeniden yeniye gelir gelir akar gider, yenisi gelir. Fakat biz, bu akışı kesintisiz görürüz.”
(Mesnevi Tercümesi-Hazreti Mevlânâ)
“Onların duaları, döktükleri gözyaşları boş mudur? Sevgi, kutsal, vefalı sonsuz bir sevgi, her şeyi yenemez mi? Hayır, mezarın içinde saklı olan yürek ne kadar ihtiraslı, ne kadar günahkâr, ne kadar fırtınalı olursa olsun, o mezarın üzerinde yetişen çiçekler bizlere o saf gözleriyle sakin sakin bakarlar. Onların bize anlattıkları yalnız sonsuz bir huzur değildir, yalnız her şeye “ilgisiz” kalan tabiatın derin sakinliğini anlatmazlar; onlar aynı zamanda bize yüreklerin kavuştuğu o sonsuz barışı, o ölümsüz hayatı da anlatırlar!”
(Babalar ve Oğullar-Ivan Sergeyeviç Turgenyev)
“Bizim tanık olduğumuz şey, ticaretin maddi kurallarının ötesinde, reklamlar, medya ve görüntüler aracılığıyla her şeyin bir gösterge sanayisine dönüşmüş olmasıdır. En marjinal, en sıradan veya en müstehcen şey bile estetikleşiyor, kültürelleşiyor, müzelik bir hal alıyor. Her şey söyleniyor, her şey ifade ediliyor, her şey bir gösterge gücüne ya da tavrına bürünüyor. Sistem, ticaretin artık değerinden çok göstergenin estetik artık-değerine göre işliyor.”
(Kötülüğün Şeffaflığı-Jean Baudrillard)
“Platon aşık insanın, aşk nesnesi söz konusu olduğunda kör olduğunu söyler. O halde eğer herkes en çok kendisini seviyorsa, insan kendisi söz konusu olduğunda kördür.”
(Doğruyu Söylemek-Michael Foucault)
“Bir kahvede çevremizdeki müşterileri gösteren biri haklı olarak şöyle demişti bana: ‘Bak, ne kadar iç karartıcılar! Bugünlerde görüntüler insanlardan daha canlı.’ Dünyamızın belirtilerinden biri de sanırım bu tersine dönmedir: Genelleştirilmiş bir görüntü repertuarına göre yaşıyoruz biz.”
(Camera Lucida-Roland Barthes)
“Öğrendiğimize göre, eşyaya renk veren ışınlar, eşyanın emdikleri değil de almayıp yansıttıkları ışınlarmış. Bunun gibi insanlar da olumsuzlukları ve düşmanlıklarıyla seçilirler, iyi niyetlerinin üstündeyse pek durulmaz.” (Çılgın Kalabalıktan Uzak-Thomas Hardy)
“İnsanın trajedisi, bilgidir. Bir şeyin bilincine vardığım her sefer, onun duygusunun zayıfladığını daima fark etmişimdir. Bir kitaba verilmiş en güzel ad, bence “Bilinçli Olma Bedhbahtlığı”dır. Bunu yazan bir Alman, kitap iyi değil; ama adı, benim hayatımı özetleyen formül. Bütün yaşamım boyunca aşırı bilinçli olduğumu zannediyorum ve hayatımın trajedisini oluşturan da bu.”
(Ezeli Mağlup-E.M. Cioran)
“Etrafını bu kadar iyi tanıyan, karşısındakinin ta içini bu kadar keskin ve açık gören bir insanın heyecanlanmasına ve herhangi bir kimseye kızmasına imkan var mıydı? Böyle bir adam, önünde bütün küçüklüğü ile çırpınan birine karşı taş gibi durmaktan başka ne yapabilirdi? Bütün teessürlerimiz, inkisarlarımız, hiddetlerimiz, karşımıza çıkan hadiselerin anlaşılmadık, beklenmedik taraflarınadır. Her şeye hazır bulunan ve kimden gelebileceğini bilen bir insanı sarsmak mümkün müdür?”
(Kürk Mantolu Madonna-Sabahattin Ali)
Haymatlos
Geçip gidiyor mu, bizimle kalıyor mu?
Asıl ve asılsızlık
Bülent’e veda
Etiketimizde ne yazıyor?
Yitik güzellikler
Çılgınca akanlar, hiç akmayanlar
İnsana çıkan yol
Orucu giyinmek
Efektli düşünmek
Metaverse evrenine balıklama atlamak...
Dünyada kaç dünya var?
Ceviz Ağacı ve...
Kovaladıkça kaçan
İyi ama neden?
Hayat vurulurken...
Hayat vurulurken...
Hiç kimse görmedi!
Ayılamamak
Bataklıkta çiçek açmaz mı?
Kişilik nakli
Sayısal hayat
Bir adım geriden bakınca...
Atsan atılmaz
Taze sıkılmış insan canı
Sosyal kontrol
Büyük robotizasyon
Yanan ve sonra sönen...
Nefs sözünü sinsice söyler!
Güneşsizken hayat
‘Toplum’u olmayan toplumsal suçlar
Gençleri inciten ne?
Eksik parçalarda yaşamak
Sunî teneffüs
Sabahı ıslatan yağmur
Bir başka hayatın seyircisi
Tek kanatlı kuş
Sözün bittiği yerde insan da bitiyor mu?
Hayatın fiziği ve metafiziği
Akış ve patinaj
Dünyada hayat var mı?
Nasıl bilir, nasıl anlarız?
Mutluluk nerededir?
Buradayken neredeyiz?
Güz düşünceleri
Dönüşümün geri dönüşü var mı?
‘Bekleme odası’
Son münzevi
Yaşamaya mani olan ne?
Kamualem ne diyor, ne yiyor?
İnsanlık krizi
Dalında çürüyen hayat
Sessizliğin sözleri, sözlerin sessizliği
Gidenler
Benzemez kimse sana
Can eğlencesi
Kendini söylemeyen hayatlar
Kahır mektubu
Ayıplarımızı nereye saklıyoruz?
ABD’nin “nükleer füzeler” bilgilendirmesi
Anlatmanın binbir yolu
Bitmeyen şeyler nerede başlar?
Oradan buradan
Büyük katılaşma
Sıçrayıp uyanabilsek...
Ağır sarhoşluk
Erişimi olmayan kelimeler
Suyumuzu bulandıran ne?
Okuduklarımız nereye gider?
Kara delik
Mutsuzluk neye benzer?
Nasıl inceleceğiz?
Statü, racon vesaire...
Neyin kölesiyiz?
Her zihin bir cephe açmalı!
Tecdid-i insan
“Ey kalbi olanlar!”
Bindik bir alamete
Kavrulan kim, yanan neresi?
Yeni tarih
Eşik
Pencerenin camındaki böcek
Bayram okumaları
İnsanın iki ucu
Dünyamızın merkezi nerede?
Un değirmende, elek duvarda
İlgi dilenciliği
Kendini biriktirmeyen insan
Hakikat terk etmez insanı
Kâğıt ve leke
Başlayan bitmez!
Havandaki su
Bindiğimiz dal
Yeni insan, eski giysiler
Hafızanın uzunları ve kısaları
Çıt!
Toplu zehirlenme
Kendimin gerisinde
Gafil pikseller
Duvardaki elekler
Göz ucuyla
Basiret neyi gerektiriyor?
Bayram okumaları
Kötü çok, çünkü iyi az!
İnsanı okuyan kitaplar
Can hatırı
Çerçeveye çarpmadan
Patchwork ve muhayyile
Yama tutmaz sökülmeler
Bant yayın
Çürük tahtalar
Okuma notları
Simülasyona tutunmak
Gördüğüne esir düşen bakışlar
İçimize biriken şeyler
Yeni yazı, eski kağıt
Edebiyat nerede, nasıl?
Yürüme bandından inmek
Yazı yahut yazılım
Belirli belirsizlikler
Bitimsiz tren
Sırrını örten esrar
İnsanın öteki yarısı
Zihniyetin mezar taşı
Yediveren
“Gökyüzü gibi bir şey”
Doğruya nereden gidilir?
Uzun yolun kısası
Anlamın bozuklukları
Değişirken dönüşmek
Anlamın sınırları
Sıfır noktasından uzakta
Kusurdöngü
Bütün hikâyeler yarım
Eksilip gidenler
İnatçı leke
Ne kalır elimizde, ne gider elimizden?
Kırılmalar dünyası
Kaçırılmış bir tren
Kelimeler kimle konuşuyor?
2020 bize neler söyledi?
İçine bakamayan, dışına sızamayan
Rüzgarın muradı
Bu günden bugüne akan
Dostluk filmlerinden hayata ve insana bakmak
Kederi terketmeyelim!
Sahibinden hiç kullanılmamış sözler
Tamamlanamayan
Meyvenin sahibi kim?
Cıvata
Ne kadar sakinim?
Kalabalığın ıssız yeri
Sessiz derinlik
Kendisinin ‘öteki’si
Bir insanı anlamak
Bitirememek ya da hiç başlayamamak
Yangının serin yeri
Durağı kaçırmak
Harcıâlem
Hava almak üzere bir süre çığrından çıkmış yazı
Derinlik korkusu
Duygulara botoks
Hikâyesine uğramayan insanlar
Film nerede biter?
Hatırlamaya değecek mi yaşadıklarımız?
İlgilerin döngüleşmesi
İndirimin sindirimi
İnsanın çekirdeği
Plağın üstündeki sinek
Tuş sesleri, vızıltılar...
Gözün özü görmediği yer
Yalanı yaşamak
Can hukuku
Aynı cümlenin içinde
Hayatı kemirirken
Kim bilir ne kadarız?
Yenilmezlik vehmi ve yenilginin ilmi
Açlık ve şişkinlik
Seyrini kaybeden sefer
Durakta kalmak
Kendi hevesinin oyuncağı olmak
Okuma notları
Hafifleyememek
Anlamı didikleyen sesler
Boş kalan çerçeveler
Tanıdık gelen yabancı
Bu cızırtı nereden?
TRT ve YTB’den altın değerinde fırsatlar
Sürümden kaybetmek
Meke Gölü’nü de unutacak mıyız?
Zevkleri dert edindim
Yürümek ya da yürüyememek
Her avuntu boş değildir
Anlamın ikamesi
Kör uykularda derin uyanışlar
Düğümlerimiz hakkında
Mezarlıkta Islık!..
Kolaylar neden kolay?
Dalgaların konuşamadığı insanlar
Rüzgarda ya da rüzgar yokken...
Geri dönmek ya da dönmemek
Ne ektik, ne biçiyoruz?
Sevgi kalbin aldığı nefestir
Derin histeri
Savrulmanın neresinden dönülür?
Peşimizi bırakmayan inatçı iniltiler
Soruların en zoru
Bir nevi itikaf
Kelimenin sonsuz evreni
Seken bir taş
Kara değirmen
Zaman duraksadığında hayat genişler
Dışarıdaki bahar
Hayır olsun inşallah!
Eski hayatımıza dönmek
Parçalanmış aynalar
Bana listeni söyle!
Kendiyle kalma korkusu
Evde tek başına
Ters giden şeyler
Ragıp ağabey...
Anlam yetmezliği
Taşı kum eden
Üç değini
Düşünde düş gören düş
İnsandan sonra
Nomofobi ve diğer arızalar