Seküler Dindarlık
Tarihinde ve hafızasında olmayan yeniliğin ve değişimlerin ne olduğunu, neler getireceğini ahali bilmese de, bilenler biliyordu…
Tarihinde ve hafızasında olmayan yeniliğin ve değişimlerin ne olduğunu, neler getireceğini ahali bilmese de, bilenler biliyordu…
Rabbimizin Yahudi ve Hıristiyanların içine düştüğü ve kendilerini dinleri konusunda yanıltarak laubaliliğe, gevşekliğe sevk ettiğini haber verdiği ümniyyeler konusunda Kur’an’ın muhatabı ve mükellefi olan İslam ümmeti iyi bir imtihan vermiş midir?
İslam toplumları-halkları-kültürleri, bir yanda meydan okumalarla entelektüel/kültürel/siyasal anlamda iradesizleştirilirken, bir diğer yanda da, ahlaki/felsefi/entelektüel içeriği bulunmayan propoganda-hamaset dili aracılığıyla da bir o kadar iradesizleştiriliyor.
Fizik, kimya, biyoloji gibi bilim ve ders kitapları; Rabbimiz’in fiil ve eserlerini, konu olarak seçmişler ve O’nun icraat ve eserlerini anlatırlar. Dolayısıyle; müfredat ve okullarda, “seküler ve lâik eğitim – öğretim” diyerek; derslerin “Din dersi” ve “Fen – Sosyâl dersleri” şeklinde ayrılması; vak’âya mutabık, doğru ve gerçekçi bir ayrım değildir. Bu sahte ve sanal ayrımların bedeli; “camide müslüman – işyerinde kapitalist”, part-time müslümanlığın artmasıyla ödenmektedir. Çağımızda, “deizm”e yönelmelerde görülen artış da; bunun diğer bedelidir.
“Size ne oluyor?. Nasıl hüküm veriyorsunuz?. Yoksa (elinizde) ders okumakta olduğunuz bir kitap mı var?. İçinde, neyi seçip-beğenirseniz, mutlakâ sizin olacak diye. Yoksa sizin için üzerimizde kıyâmete kadar sürüp gidecek bir yemin mi var ki ‘siz ne hüküm verirseniz o, mutlakâ sizin kalacak’ diye” (Kalem 36-39).
Rabbe sözcüğü temelde bir nesneyi tamamlık, kemal, olgunluk veya yetişkinlik sınırına ulaşıncaya kadar aşama -aşama tedricen inşa etmek, besleyip büyütmek veya yetiştirmek anlamına gelmektedir.
Marmara Üniversitesi’nden istifa eden Prof. Dr. Mustafa Öztürk, akademik çalışmalarını bir süreliğine yurtdışında sürdürme kararı aldığını açıkladı
1600 – 1700’lü yıllarda “Rönesans – Reform – Aydınlanma” üçgeninde, yeniden şekillenen ve tanımlanan “Bilim/sellik Epistemolojisi”nin; güya “bilimsel bilgi, objektif gözlem bilgisi” diyerek, zihnimize inşa ettiği “Evren tasavvuru” ile “İtikadî bilgi”miz arasındaki, boşluk ve çelişkilerin, farkında değiliz!
İslamilik iddiası taşıyan her düşünce ve davranış mutlaka Kur’an’ın onayını almalıdır ve ancak o zaman ‘İslami’ damgasını üzerinde taşımaya hak kazanabilir. Kur’ani olanın ne olduğu konusunda ortaya çıkan tartışmanın ise çözümsüz olmadığı açıktır.
Diyanet İşleri Başkanı Erbaş, ““Dünyanın hiçbir yerinde kendi milletinin değerlerini yıpratan bir medyanın varlığı düşünülemez” dedi.
Soru: İslam, insanlar arası ilişkilerimizde, akraba, arkadaş, eş dost ve yakınlarla ilgili münasebetlerimizde ve Ev ziyaretlerimizde nelere dikkat etmemizi öneriyor?